Kategoriler

23 Şubat 2013 Cumartesi

Frankfurt Gezisi


Uzun bir aradan sonra herkese tekrar merhaba. Bu yazıyı şuanda Isparta’da yazıyorum. Türkiye’ye döndükten sonraki ilkyazım olacak ve bu yazıda 3 günlüğüne gittiğim Frankfurt seyahatimden söz edeceğim.
 
Aslında Erasmus’a başlarken Frankfurt’a gitme gibi bir planım yoktu. Ama babamın bir akrabasının (dolayısıyla benimde akrabam oluyor :)) orada yaşaması nedeniyle, hem onları ziyaret etmek hem de Almanya’yı görmek için planlarım arasına Frankfurt seyahatini de almıştım. Her zaman olduğu gibi yine öncelikli amacım uçak bileti fiyatını ucuza alabilmek idi. Ryanair’ın sitesinden Budapest-Frankfurt Hahn uçuşunun olduğunu gördüm ve tarihi netleştirdikten sonra ucuz fiyat kollamaya başladım. Daha ucuza alma imkânım varken birazda şansımı zorlamam hasebiyle beklediğimden biraz daha pahalı bir fiyata gidiş-dönüş biletimi aldım. Kredi kartı kesintisi vs. dahil toplam fiyat bana 12000 forinte geldi. Aslına bakılırsa gitmeye son zamanlarda karar verdiğim için bilet fiyatı pahalı da sayılabilir.
Bileti alıp uçuş tarihini beklemeye başladıktan sonra 3 gün içinde yapacaklarımı ve diğer ihtimalleri değerlendirdim. Gideceğim akrabamızın bir süpermarketi var ve ben oraya gidip kendimi tanıttıktan sonra olayları akışına bırakma planındaydım ama tabii diğer bir ihtimal olan, aranan yeri bulamama vb. durumlar içinde 2 tane hostele yol tarifini de yanıma alacaktım.

Tüm planları bitirip uçuş tarihi gelmişti ve havaalanına doğru yola çıktım ve THY’den sonra ilk defa uçağa binecektim. Az da olsa bir tedirginlik oluyor tabii..

Ryanair..

Uçağa bindikten sonra yolculuk yaklaşık 2 saat sürdü ve indiğimiz yer Hahn havaalanıydı. Bu tür havaalanlarını genelde “low-cost” dediğimiz hava yolu şirketleri kullanıyor; Ryanair, wizzair, easyjet vb. Tabii ben daha önceden uçaktan indikten sonra ne olacak diye internetten bakarken gördüğüm üzerim Hahn’dan Frankfurt am Main’a gitmek için bir otobüs firması var ve bu otobüs firması sizi şehir merkezine götürmek için sadece 1-1,5 saat sürecek yolculuk için sizden 14€ gibi fahiş bir fiyat talep ediyor. Siz de eğer şehir merkezine gidecekseniz bu parayı ödemeye, başka bir deyişle kazık yemeye mecbursunuz. Çünkü başka bir alternatifiniz yok. Bende herkes gibi biletimi aldım ve otobüsteki yerime geçtim. Otobüs gayet rahattı. Türkiye’deki şehirler arası otobüsleriyle aynı seviyede diyebilirim.

Otobüs sizi Frankfurt’un merkezi tren istasyonunun önünde indiriyor. Benim elimde bu tren istasyonundan markete yürüyerek nasıl gidilir şeklinde Google Maps’den aldığım yol tarifi var. Yaklaşık yarım saatte tabelalara bakaraktan aradığım yeri buldum. Marketten içeri girdiğim herkes Türkçe konuşuyordu. Türkler alışverişini Türk marketlerinde yaparmış genellikle. Daha sonra aradığım akrabamızı buldum. Biraz sohbet ettikten sonra market kapatıp sonra arabayla evlerine geçtik. Benim oraya gidişimdeki amaç turistik geziden çok akraba ziyaretiydi. Zaten internetten baktığınız zaman Frankfurt’un o kadarda turistik turistik bir şehir olmadığını görürsünüz.
Eve girdiğimde Lig tv açıktı :) İşin açıkçası Türk yemeklerini daha doğrusu ev yemeklerini de özlemiştim. Bu özlemi giderdikten sonra sohbet, yetenek sizsiniz vs derken yatma vakti geldi. Ertesi gün Franfurt’u biraz gezme şansım oldu. Gezme anlamında bakıldığı zaman zaten sayılı yerler var. Frankfurt bir turizm şehri değil tam aksine gökdelenlerin ve iş merkezlerinin bulunduğu, Almanya’nın iş merkezi denilebilir.

Frankfurt eski mahallesi :)

Akşam olduğunda Frankfurt’ta gezerken şehir bana ölü gibi geldi. Nasıl yani derseniz, Türkie’deki o canlılık yok. İnsanlar haftanın 6 günü robot gibi çok yoğun şekilde çalıştıktan sonra Pazar günü evlerinde genelde dinlenmeyi tercih ediyorlar. Pazar günü zaten market, avm vb. çoğu yer kapalı. Tükkan açmak yasakmış yani :)
Almanya’da gıpta ettiğim olaylardan birisi 10 otomobilden 9’unun Alman malı olması. Bu garipsenecek bir durum değil çünkü otomotiv sektörünün devi Almanya’dır. Keşke bizde de böyle olsa diyerek içimden geçirdiğim bir durumdu bu. Diğer bir olay ise hemen hemen her Avrupa ülkesinde olduğu gibi trafik kurallarına olan kesin uyum. Yollar gerçekten çok kaliteli, Türkiye’de de kaliteli yollar var ama bunu ülke geneline yaymak lazım. Tabii Almanya’nın her şehri böyle midir bilemem. Ben sadece Frankfurt için konuşuyorum.


Main Nehrinin üzerinden Frankfurt manzarası.

Ertesi gün akşam yemeğini yedikten ve sohbet+TV yaparaktan günü tamamladık. Yarın sabah Frankfurt’tan Budapeşte’ye dönüş biletim vardı. Ve kapının kapanma saati 06.00 idi. Dolayısıyla saat 02.30’da evden tren istasyonuna doğru yola çıktık. Vedalaştıktan sonra otobüs şoföründen 14€ vererek biletimi aldım ve yerime geçtim. 1 saat boyunca uyuduktan sonra havaalanında gerekli işlemleri tamamladıktan sonra Budapeşte’ye saat 08.30 gibi indim. Eve dönmüş ve 3 günlük Frankfurt gezimi/ziyaretimi tamamlamıştım.

Bir sonraki yazımda Belçika ve Hollanda deneyimlerimi paylaşacağım görüşmek üzere.. 

23/02/2013 - 15:05
Isparta

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder