Kategoriler

6 Ocak 2013 Pazar

Belgrad-Mostar-Saraybosna-Zagreb

Merhabalar.. Sıra geldi bir diğer geziye. Niye bu kadar çok arayla yazıyorsun diye soran olursa, yaklaşık 11 gündür İspanya ve İtalya'da idim. O yüzden biraz boşluk oldu. Neyse gelelim bu yazıda anlatacağım ülkelere; Sırbistan, Bosna Hersek ve Hırvatistan.

Her işimde olduğu gibi öncelikle planımı, programımı ve rotamı belirledim. Bu plan, program vs. ne oluyor derseniz, şöyle açıklayayım; hangi tarihte nerede ne yapacağımı ne kadar harcayacağımı saat kaçta hangi otobüste olacağımı vb. bütün ayrıntılarıyla bir MS Word dosyasında taslak olarak planlıyorum ve ona göre plan, program, rota ve bütçe ayarlaması yapıyorum. Daha doğrusu hepsi birbiriyle ilintili olarak şekil alıyor diyebilirim. Geziye çıkmadan önce Ayna vb. belgeselleri ve o şehirle ilgili tanıtım programlarını izliyorum. İnternetten araştırmasını yapıyorum. Sonra da gidilecek yerleri (maksimum zaman,ekonomik,önem sırası çerçevesinde) belirleyip rotamı çiziyorum. Aşağıda rotayı görebilirsiniz ancak Pécs kısmı hariç. Oraya döndükten sonra günü birlik bir geziyle gitmiştim.



İlk olarak Belgrad'da gün içinde zaman kaybetmemek için Budapeşte'den gece treniyle Sırbistan'a gittim. Bileti Budapeşte/Keleti istasyonundan 15€ fiyatla aldım. Bileti 30 boyunca istediğiniz herhangi bir Budapeşte-Beograd treninde kullanabiliyorsunuz. Bizdeki gibi şu gün şu saatte orada olacaksın diye bir sınırlama getirilmemiş. Tabii ki bu her şehir için böyle değil, değişkenlik gösteriyor. Mesela Pécs için aldığım tren bileti 14 gün geçerlilik süresine sahipti.

19.10.2012 Cuma saat 22:20'de Budapest/Keleti'den kalkan tren ertesi gün saat 06:06'da Beograd'da olacaktı. Planım gece trende uyuyup, sabahtan başlayarak akşama kadar Sırbistan'ın başkentini gezmek yönündeydi. Gece her ne kadar rahat bir uyku uyuyamasam da -pasaport kontrolü ve trendeki görgülü insanların sessiz durması sebebiyle- sabah trenden çıktım ve istasyonda 1-2 saat bekledim. Çünkü tourist info daha açılmamıştı. Orası açılınca şehir haritasını aldım ve nerelere gideceğimi harita üzerinde işaretledikten sonra tren istasyonunun hemen yanındaki otobüs terminalinden Mostar'a gitmek için gece otobüsü için biletimi (yaklaşık 30€) aldım ve gezmeye başladım.

Aslında Belgrad öyle turistik bir şehir değil, görülecek de fazla bir şey yok işin aslı. Zaten şehir merkezine gittiğiniz zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Muhteşem Sulejman ve sağ tarafta "turistik Belgrad'dan bir görüntü"
Yukarıdaki fotoğraf Sırbistan turizm ve kültür bakanının çalıştığını açıkça gösteriyor. :) Akşam Mostar'a giden otobüsüm saat 10'daydı. Yani bütün günümü şehri gezerek harcayabilirdim. Ama bu şehirde o kadar gezip görülecek bir şeyler yok. Öyleki Ankara'da sıradan sayılacak 10-15 katlı bir binayı bile turist haritasına koymuşlar. Neyse sonrasında gezmeye devam ettim ve Belgrad'ı en fazla zorlasanız yarım günde bitirirsiniz. Bende de o şekilde oldu. Ama kalesinde diğer yerlere oranla daha fazla vakit geçirdim. Aşağıya fotoğrafını koyduğum türbe tam Belgrad kalesinin orta yerinde. Türbede Türkçe açıklama da mevcut, "Mora Fatihi" Damat Ali Paşa başlıklı.


Türbenin uzaktan görünüşü



Bu türbenin içine girilmiyor, kapısı kilitli. Zaten ufak bir yapıda. Oradayken başımdan geçen kısa süreli olsa da anlam olarak çok şey çıkartılabilecek bir olay yaşadım. Türbeye giriş olmadığı için bende camdan içeriye bakınıyordum. O sırada kaleyi gezmeye küçük Sırp öğrenciler gelmiş ve öğretmenleri de ikili sıra halinde olarak kaleyi gezdiriyordu. Yaşları 10 civarıdır en fazla. Ben türbenin camından içeri bakarken  öğrencilerde türbenin yanından geçiyorlardı. Ama bu türbe turistik haritada gözükmüyor bile. Yani dikkatli bakmazsanız kaleyi gezip orayı görmeden çıkma ihtimaliniz var. Çocuklar oradan geçerken "türk....arabb..." şeklinde bir konuşma duydum. Arkamı döndüğümde oradaki küçük çocuklardan birisi bana bakarak Sırpların o meşhur (!) hareketini yaptı. Bunun adını, hangi durumlarda yapıldığını ve ne anlama geldiğini bilmiyorsanız google'dan bakmanıza gerek yok, bu kısmı okumadan geçebilirsiniz.



Akşam Mostar'a kalkan otobüs dediğim gibi 22'deydi ve ben yaklaşık 2 saat önce terminale geldim çünkü hem gezecek bir yer kalmamıştı hemde oturup biraz dinlenmek istedim. Çantadan bilgisayarımı çıkarıp zaman geçirdikten sonra uzun sürecek olan Beograd-Mostar otobüsüne bindim ve uyumaya hazırdım. Otobüsün zamanlaması benim için mükemmeldi. Akşam 10'da binip sabah 9'da Mostar'da inecektim. Otobüste tanıştığım biri doktor diğeri fizyoterapist Boşnak karı-kocayla biraz sohbet ettikten sonra uykuya daldım. Uykum bir kere bölündü. Sebebiyse Sırbistan'dan çıkış ve Bosna'ya giriş anlarını kapsayan, toplamda yaklaşık yarım saat süren kontrollerden sonra tekrar uyudum. Sabah 8 gibi uyandım ve camdan dışarı baktığımda camii minarelerini görebiliyordum. Bu da güzel bir Mostar sabahıydı.

Otobüs ilerlerken bir ara yolun sağ tarafında mezarlık başladı ve hayatımda daha önce yaşamadığım ender anlardan birini yaşadım. Otobüs yola devam ediyordu ama mezarlığın bir türlü sonu gelmiyordu. Daha sonra öğreneceğim üzere orada yatanların çoğu 93'de şehit edilenlerden oluşuyordu. Bu küçük Bosna kasabasında böylesine büyük bir mezarlık/şehitlik olması çok şey ifade ediyor aslında. Mostar'ın nasıl bir öneme sahip olduğunu daha ilk dakikalarından anlamaya başlamıştım. Otobüs saat 9 gibi ufak bir terminalde son durağı geldi ve Boşnak çifte hoşça kal dedikten sonra Mostar'ın sokaklarında yürümeye başladım. Burada turist bilgilendirme merkezine gerek yok. Nasıl giderseniz gidin yollar sizi "köprü"ye çıkaracaktır. :) Ben ilk olarak terminalin karşısında gördüğüm minareye doğru gittim yani camiye. Avludan içeri girince kalın gözlüklü biri kabloları tamir etmeye çalışıyordu. İngilizce biliyor musun sorusuna Boşnakça cevap veren amcayla "konuşmaya" başladık. İsmi Ramazan amcamızın. 

Ramadan amcayla değişik bir şekilde sohbet ettiğim camii

Daha sonra şehirde gezmeye devam ettim. Savaş zamanında yıkılmış ama daha sonradan restore edilmiş bir Osmanlı camisine gittim.Oradaki amca İngilizce biliyordu çünkü turistlerin ziyaretine açıktı. Caminin önünde bakkaldan aldığım krakeri yerken amca bana "onları caminin içinde yemeye devam etme." diye uyarıda bulundu. Bende  dedim ki, "biliyorum ben Türkiye'den geldim." deyince amcanın yüzünü güldü. Hoş geldin nasılsın vs. kısmını geçtikten sonra amcayla baya bir sohbet ettik. Boşnak gençlerinin iş durumları, Bosna'nın ve Türkiye'nin durumları, tarih vs vs.. diye uzadı gitti sohbet. Amcamız bana istersen minareye çık, bütün Mostar'ı oradan çok güzel olarak izleyebilirsin dedi. Bende orada yazdığı üzere 4€ vermek için elimi cebime attığımı görünce "Buralar zaten sizin, sizden para alamam." diye söyleyince gerçekten çok farklı şeyler hissediyorsunuz. Minareye çıkmak hayli yorucu oldu ama karşılığında manzarayı görünce hakkını verdiğini anlıyorsunuz.Mostar küçük ama gerçekten mükemmel bir Osmanlı kasabası. 21 yüzyılda Avrupa'da, o tarihi dokuyu görmek isterseniz mutlaka görülmesi gereken bir yer.


Yanlış hatırlamıyorsam 500 yıldan eski olan bir Osmanlı camiisi burası.

Minareden manzarayı seyredip aşağı indim ve oradaki amcaya hoşça kal deyip köprü işaretli tabelaları izleyerekten 15 dakika yürüdükten sonra Avrupa'da en çok görmek istediğim yerlerden biri olan Mostar Köprüsü'ne ulaştım. Bu köprünün ne demek olduğunu, bir noktadan sonra neleri temsil ettiğini ve ne önem taşıdığını anlatarak laf kalabalığı yapmak istemiyorum. Zaten çoğu kişi bir bilgisi yoksa bile adını duymuştur. Ayrıntıları bilmeyen ama öğrenmek isteyen varsa google'a sorabilir.


Mostar Köprüsü.
Köprü'den önce Mostar'ın genel görünüşü.










Abarttığımı düşünebilirsiniz ama
bu küçük kasaba gerçekten görülmeye değer. Tüm ayrıntılarıyla buraya yazmıyorum çünkü çok uzun ve okuması sıkıcı bir yazı olur. O yüzden fırsatınız olursa kesinlikle ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Akşam olana kadar büyük bir keyifle Mostar'da dolaştıktan sonra sabah otobüsten indikten sonra otobüs terminalinden biletini aldığım (yaklaşık 10€ fiyatıyla) 18:15 Sarajevo otobüsüne bindim ve yaklaşık 2 buçuk saat sürecek olan Mostar-Sarajevo yolculuğum başladı. Saraybosna'ya akşam 9 gibi gelmiş olacaktım ve hemen daha önceden rezervasyon yaptırdığım hosteli bulup orada geceyi geçirdikten sonra ertesi gün boyunca Bosna Hersek'in başkentini gezecektim. Biraz zor da olsa hostel Boşnakların yardımseverliğinin de sayesinde buldum ve hostelde o gece kalan tek kişi bendim. Hostelin sahibi Yasemin teyzeydi ve kendisi savaş zamanında Hırvatistan'dan Bosna'ya göç etmiş bir Müslüman'dı. Hostele geldiğimde televizyonda Boşnakça alt yazılı Türk dizisi vardı ve Yasemin teyze de onu izliyordu. Daha sonra bana gerekli bilgileri söyledi ve haritamı da verdi. Sabah 9 gibi gelirim birlikte kahvaltı yapmaya gideriz diyerek ayrıldı. Hostel tek başımaydım çok rahattım. Skype'la annemle görüştükten sonra rahat bir uykuya geçtim.

Sabah kahvaltıyı yapıp sohbet ettikten sonra yakınlardaki otobüs terminaline gittim. Yaklaşık 27€'ya Sarajevo- Zagreb biletini aldıktan sonra şehri gezmeye başladım.Saraybosna'yı gezdikçe şehrin ve insanların bize ve kültürümüze ne kadar çok benzediklerini görüyorsunuz. Geçekten "iyiki gelmişim" dedirtecek kadar güzel bir şehir. Dopdolu ve gezilecek görülecek o kadar çok yer var ki. Belki biraz abartılı bir ifade olacak ama ben Saraybosna'yı "küçük İstanbul" olarak adlandırabilirim. Benim en çok hoşuma giden şehirlerden bir tanesi oldu.


Gazi Hüsrev Bey Camii.

Başçarşı.








Sarajevo'da bir sokak.
550 yıllık bir Osmanlı camii.









  
Saraybosna'yı gezmeyi bitirdikten sonra akşam saat 10'da Zagreb'e giden otobüse binmek üzere otobüs terminaline döndüm. Yolculuk yaklaşık 8 saat sürecek ve sabah saat 6'da Zagreb'de olacaktım. Öğleden sonra ise 16:10-22:27  treniyle Budapeşte'ye geri dönecektim. O yüzden biraz terminalde biraz bekledikten sonra tren istasyonuna gittim ve 30€ fiyatıyla dönüş biletimi aldım.

Zagreb'de hava biraz sisli olduğu için havanın açılmasını bekledim ama yinede havadaki kapalılık açılmayınca gezmeye başladım. Zagreb de Belgrad gibi gezilecek bir yeri olmayan bir şehir. Yarım gün içerisinde gezip bitirebilirsiniz. Genelde heykeller ve her Avrupa şehrinde klasik olan büyükçe bir katedral var. Ama bunlar sizi o kadarda etkilemeyecektir. Zagreb'de benim en çok hoşuma giden Zagreb Üniversitesi'nin botanik bahçesi oldu. Giriş ücretsiz ve sessiz sakin bir yer. Ama tam bir doğa harikası oluşturulmuş orada. Görülmeye değer bir bahçeydi, zaten en çok zamanımı orada harcamıştım Zagreb'de.

Botanik bahçeden bir görüntü.
Öğleden sonra tekrar tren istasyonuna gittim ve treni beklemeye başladım. Tren istasyona geldi ve trende koltuklar 6'lı odalar halindeydi. Bende boş olan bir tanesine geçtim ve oturdum. Daha sonra bir çift geldi ve kapıyı açtı. Girebilir miyiz dedi bende buyrun dedim ve onlar da oturdu. Bende yorgun olduğum için pek konuşasım yoktu. Tren hareket ettikten 15-20 dakika sonra pasaport kontrolcüsü bey yanımıza geldi :) İlk onlara sordu ve Amerikan pasaportunu çıkarıp görevliye verdiler. Kontrolcü "thank you sir" diyerek geri iade etti. Ben de pasaportumu çıkarıp görevliye verdim. Ters ve garipseyici bir bakış attı. Daha sonra "niye geldin Hırvatistan'a?" diye sordu ve bu şekilde alakasız ve saçma sorular sormaya devam etti. Daha sonra pasaport yetmez daha başka belge lazım vs vs.. kendince bana zorluk çıkarmaya çalıştı. Ufaktanda tartıştık ve bende biraz tersledim. Amerikan pasaportunu görünce hemen efendim oluyor, ay yıldız pasaporta gelince niye geldin la buraya diye soruyor. Neyse sonunda çıkıp gitti ve kaşımda oturan çift "are you turkish" dedi bende o sinirle "evet" dedim. :) Adam bana "bizde kocaeli'de yaşıyoruz" demez mi :) Meğerse Kocaeli'de bir özel okulda İngilizce öğretmeni bir Amerikalıymış ve kurban bayramı iznini değerlendirmek için kız arkadaşıyla gezmeye çıkmışlar.

Tanıştıktan sonra yolculuğun sonuna kadar yaklaşık 6 saat aralıksız muhabbet ettik. Amerikan seçimleri, Türk ve Amerikan eğitim sistemi, Tür kültürü, Türk yemekleri vs vs.. uzadı gitti muhabbet. Akşam 10 buçukta Budapeşte'ye ulaştıktan sonra tramvayla eve gittim ve bir gezi daha sona ermiş oldu. Okuduğunuz için teşekkürler, bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Hoşça kalın.

06/01/2013 - 16:33
Budapeşte

3 yorum:

  1. kardeşim merhaba yazını okudum mükemmel olmuş :) bende perşembe günü balkanlar turuna çıkıyorum bir iki pürüzüm kaldı. belgraddan mostara geçmeyi planlıyorum yazındaki bilgiler tam bana uyuyor gece 10 sabah 9 ama ne ile geçtiğin otobüs ise hangi firma ile geçtiğin nasıl ulaşabilirim bu konularda bilgim yok çok ayrıntıya yer vermemişsin. varsa link falan rica edecektim. acil cevabınızı bekliyorum :) ha bu arada yasemin teyzenin hostelinin linkini de bekliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz geç bir cevap oldu kusura bakma kardeşim ama yine de cevap yazayım. Otobüs firmasını internetten bulmadım. İnternetten sadece sefer saatlerini görebildiğim bir siteye ulaşmıştım. Oraya gittiğin zaman otobüs terminalinde göreceksin zaten. Pek fazla firma yok bu seferi yapan. Terminalden almak istediğinde direkt fiyatı söylüyorlar ve alıyorsun. Öyle bizdeki gibi sürüyle firma yok malesef. :)

      Saraybosna'daki hostelin bilgilerini aşağıdaki adresten bulabilirsin. Kesinlikle tavsiye ederim. Hatırlarsa selamımı da iletirsen sevinirim. :)

      http://www.hostelworld.com/hosteldetails.php/Hostel-Enjoy/Sarajevo/20467

      Sil
  2. merabalar, yazın için çok teşekkürler şunu öğrenmek istiyorum, kış mevsiminde belgrad saraybosyna mostar şehirlerinde hava durumu nasıl oluyor ocak şubat aylarında ? ve bu aylarda turist sayısı nasıl bahsi geçen şehirlerde

    YanıtlaSil